Müslüman denilince Türkler’in akla geldiği Avrupa’da şuur altına yerleşmiş tarihsel bir derinliğe sahip Türk korkusu, Türkiye’de ise İslamiyet’ten korkan Türkler’in bulunması sürekli yüzleştiğimiz acı bir gerçek. 

Laiklik adıyla formüle ettikleri bu İslam korkusu, Türk Siyasi Hayatı’nda tepeden inme, dayatmacı uygulamaların ve statükocu tutumun bahanesi olmuştur. Laiklik, darbelerin ve darbe girişimlerinin en gözde bahanesi olurken, Demokles’in Kılıcı gibi zaten pamuk ipliğine bağlı demokrasimizin üzerinde sürekli sallanmıştır.

Laiklik ile kastedilen, devletin bütün dini kesimlere eşit mesafede yaklaştığı, kendisini dinden soyutlayan bir başka deyişle dinsiz devlet uygulamasıdır. Tarih boyunca laiklik pratiklerimize baktığımız zaman ise devletin sürekli müslümanlar üzerinde baskıcı bir denetim aygıtı gibi çalıştığını, diğer dinler ve inançlarla çok da ilgilenmediğini görürüz.

2002 yılından itibaren AK Parti’nin iktidar olmasıyla birlikte laikliğin bu yanlış uygulama biçimi ağırlığını kaybetmeye başlamış, süreç içerisinde laiklik siyaset zemininde çok fazla dillendirilen bir argüman olmaktan çıkarılmıştır. Laikliği en temel söylem olarak kullanan CHP bile, laiklik üzerinden oy devşiremediğini görünce bu söylemini çok fazla kullanmaktan kaçınmıştır.

Ancak bu yıl düzenlenen adli yıl açılışında CHP’nin bu eski hastalığı yeniden nüksetmiş, müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırıp bir köşede yazılı duran laikliği yeniden gün yüzüne çıkarmışlardır. Adli Yıl Açılışı’nda Diyanet İşleri Başkanı’nın dua etmesinin laikliğe ve yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu dillendirdiler. Hacı Bektaş’a giden Alevi ritüellerinde boy gösterenler Adli Yıl Açılışında müslümanca bir duadan korkmuşlardır. 

Aslında, laiklik adı altında dinsiz bir devlet tahayyül edenler, dinsizliğin de bir inanç biçimi, bir din olduğunu bilmezler mi? Pekala dinsizlikte bir dindir, güya devleti dinden yani korktukları İslamiyetten uzak tutmak isterlerken, dinsizlik dinine teslim etmeye çabalamaktadırlar. 

Nüfusunun büyük bir ağırlığının müslüman olduğu, geleneksel muhafazakar değerlere sahip bir ülkede her ne açılışı olursa olsun dua edilmesine karşı çıkmak, 23 Nisan 1920’de dua ile atılan yeni devletin temelleri üzerinde duasız bir işlem beklemek, cehaletten başka bir şey olamaz. Örnek aldıkları laik ülkelerde yemin törenleri bile İncil’e el basılarak yapılırken, Türkiye’de müslümanca dua edilmesine karçı çıkmak apaçık İslam düşmanlığıdır. 

Mutlu Bilge
07.09.2021 / BOLU

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1