Ülkemizin içinde bulunduğu konjonktürde onca meselenin arasında bir de sosyal medyada ve halk arasında esprilere neden olan Dilber meselesi çıktı.
Kanal D'de yayınlanan ve Yılmaz Erdoğan imzalı İnci Taneleri Dizisinin ana karakterlerinden biri olan Dilber'in, çoğumuzun için için gitmek istediği ancak yetiştirilme tarzı ve kendisine yüklenen baskıcı kültürel kodlardan dolayı kendi kendisine inkar ettiği pavyon aleminde başarı ile canlandırdığı rolü, daha fragman aşamasında bile izleyiciyi öylesine etkiledi ki, dizideki replikler, "Gemileri Yakarım" adlı türkünün "Dilber evin Barkın Yok mu?" şeklindeki sözleri dilden dile dolaşır oldu.
Sosyal medyada televizyonun önünde Dilber oynarken para saçanlar mı, Dilber'e ev almak için arabamı satılığa çıkardım diyenler mi dersiniz, bir koşuşturmaca gidiyor. Meğer ülkenin böyle rahatlatıcı bir gündeme ihtiyacı varmış. Zannediyorum İnci Taneleri dizisi de ilerleyen yıllarda tıpkı 1968 yapımı, yönetmenliğini Lütfi Ömer Akad'ın yaptığı ve başrollerini Türkan Şoray ile İzzet Günay'ın paylaştığı Türk Sinemasının en iyi melodramı olarak kabul edilen Vesikalı Yarım filmi gibi kült bir film olacaktır.
Pavyon'da çalışan Sabiha ile kendi halinde bir manav olan Halil'in hüzünlü aşkını anlatan film bugün bile izleyenlerde derin bir tesir bırakmaktadır. İnci Taneleri dizisi de Vesikalı Yarım filmindeki pavyon ortak paydası ve Sabiha gibi Dilber'in de yadırganacak rahat hareketleri, konu itibariyle Türk izleyicisinin bilinç altına attıklarını gün yüzüne çıkarmayı başarabilmiştir. Kamuoyunda koparılan onca yaygara, bu başarının ürünüdür.
Filmden çok etkilendiği anlaşılan isimlerden birinin de sosyal medyada yaptığı paylaşımından dolayı Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan olduğu anlaşılıyor. Dilber'i Bolu'ya davet eden ve Dilber'e ev almak için tarla satacağını söyleyen Tanju Özcan'a karşı, rakipleri ganimet bulmuşcasına sevinç içerisinde saldırıya geçtiler. Hepsi bir anda evliya kesilerek, sanki fırsatını bulsalar pavyona gitmezlermiş gibi Tanju Özcan'ı ahlaksızlık yapmış gibi itham etmeye, toplum huzurunda küçük düşürmeye gayret ettiler.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın özellikle şu dönemde medya ve sosyal medya ile bizzat kendisinin ilgilenmemesini, iletişim konusunun şakaya gelir yanının olmadığını bu işi bir profesyonele devretmesi gerektiğini daha öncede söylemiştim. Din bezirganları ve bağnazlıktan geçinen iki yüzlü bazı çevreler, özellikle seçim dönemlerinde bu gibi paylaşımları manipülasyon aracı olarak kullanmak için pusuda beklemektedirler.
Tanju Özcan'ın ciddi bir siyasetçi olarak böyle bir paylaşımda bulunmasını doğru bulmuyorum. Ancak halka yakın, halktan biri olarak duygularını yoğun yaşayan biri olan Tanju Özcan'ın, her vatandaşın yaptığı espriyi paylaşması kadar doğal bir şey olamaz. Neticede Tanju Özcan en azından içi ve dışı bir siyasetçi olduğunu, sevincini de, hüznünü de, içinde yaşadığı toplumun paylaştığı bir espriyi kendisinin de paylaşacak kadar açık yaşadığını göstermiş oldu.
Sorun Tanju Özcan'da değil, pavyonun da, Dilberler'in de biz inkar etsek de, görmezden gelsek de hayatımızın her an içinde olduğu gerçeğini inkar edenlerdedir. Eğer bu gerçeklik olmasaydı, ne Vesikalı Yarım filmi bir kült film olurdu ne de İnci Taneleri dizisi bu kadar ses getirirdi.
Bu nedenle Tanju Özcan'ı bu paylaşımı üzerinden eleştirenler, entelektüel birikimden yoksun olduklarını gözönüne sermektedirler. Bunu yapmak yerine icraatlar, projeler ve vaatler üzerinden eleştiri ve söylem geliştirirlerse kendilerinin hayrına olacağı kanaatindeyim. Çünkü, kimse hayat pahalılığını, yüksek kiraları, döviz kurlarındaki artışı, yağmur gibi zamları unutup Tanju Özcan'ın Dilber paylaşımına takılmaz. Zira açlık ihtiyacı Maslow'un piramidinde en önce karşılanması gereken bir ihtiyaçtır.
Mutlu Bilge
31.01.2024 / İSTANBUL