AK Partili Belediye Başkanlarımızdan blri, Ramazan Bayramının son gününde memleketlerinden dönen vatandaşlarımızın, D-100 karayolunda oluşturduğu konvoy görüntüsünü paylaşarak üstüne, “Fakir ülkenin zengin konvoyu, millet geçinemiyor” yazmış.
Daha önce de bu yöndeki söylemleri sıradan vatandaşlardan tutun da iktidar mensubu kimi siyasilerden de duymuştum. “Hani açlık mı var marketler dolu, herkesin altında son model arabalar, bu millete rahat batıyor” mealindeki sözlerin bir benzerini bir belediye başkanından da duyunca konuyu ele alma gereği duydum.
Bu sözleri sarfedenler, açlık ve yokluk dendiğinde Afrika ülkelerindeki gibi sıfırı tüketmiş bir ülkede açlıktan perişan olmuş ve hatta ölmüş insan manzaralarını gözlerinin önüne getiriyorlar. Böyle manzaralar olmadığı sürece kuytu bir köşede açlıktan ölseniz size inanmazlar.
Bir de şöyle yaşını başını almış 1980 öncesinde ve hatta daha eski tarihleri referans göstererek o dönemlerin sıkıntılarını dile getirerek “Halinize şükredin” diyen tipler vardır. Onlar o dönemleri yaşadı diye biz hiçbir şeyden şikayet etmeyelim isterler. Örneğin kıymanın kilosuna hem de ucuz satacak diye yaygara koparılan Et ve Balık Kurumu Marketleri’nde 350 TL. istenmesine sakın ha ses çıkarmayın. Eskiden kıyma mı vardı?
Ekonomi biliminde yokluk kavramının çeşitli tanımları vardır. Her şeyden önce, neyin yokluğu, neye göre yokluk tanımlamalarının yapılması başlı başına bir iştir. Bir de fırsatlara eşit oranda erişememe anlamında yoksunluk denen bir kavram vardır. Örneğin kimileri internet ağlarına erişim sağlayabilirken, bu imkanlardan yoksun kesimler de olabilir.
Yollardan geçen araç konvoylarına bakarak ekonomik çıkarımlarda bulunmak yanıltıcı olacaktır. Kendi vatandaşlarımıza da çok büyük haksızlıktır. Ne yani vatandaşlarımız Bayramda memleketine de mi gitmesin? Altında arabası da mı olmasın. Hala Anadol’a mı binsinler?
Şimdi biz susalım ekonomi bilimi konuşsun. Ekonomi Biliminde şöyle bir kural vardır; Fiyatlar yükseldikçe vatandaşlar, bir önceki yaşam seviyesini koruyabilmek için daha fazla harcama yapma eğilimindedirler. Bunun içinde daha önceki birikimlerinden harcama yaparlar. Fiyatlar yükseldikçe bu bir süre daha böyle devam eder. Asıl sorun birikimler tükenince ortaya çıkar.!
Yine enflasyonun en büyük sebeplerinden biri dolaşımdaki para miktarının üretilen mal ve hizmetlerden fazla olması nedeniyle fiyatlar genel seviyesinde bir artış yaşanmasıdır. Enflasyonla mücadelede en bilinen yöntemlerden biri vatandaşların artan taleplerini kısıtlamak ve dolaşımdaki para miktarını azaltmak için vergilerin yükseltilmesidir.
İD-100 karayolundaki yoğunluk dolaşımdaki para miktarının sağlıksız artışından kaynaklanabilir. Yollar 85 milyon nüfusun kaçta kaçını temsil ediyor? Bayramda memleketine gidemeyen, evine doğru dürüst bir şey alamayan dört duvarlar arasında kaldığı için görünmeyen kalabalıklar olamaz mı? Bir yandan yollardaki araç konvoylarını göstererek zenginliği ima etmek ama diğer yandan da Sosyal Yardımlaşma Vakıfları aracılığı ile kömür ve makarna dağıtmak çelişki değil midir?
İnsanların ekonomiden şikayet etmesi illaki fakirliğe alamet değildir. Çağımızın ihtiyaç çeşitliliği giderek daha fazla artmıştır. Kimilerine göre Tüketim Toplumu olarak adlandırılan günümüz toplumları, sürekli birşeyler almaları için özellikle medya aracılığı ile kuşatılmış durumdadır. Sürekli bir tüketime zorlanmaktadır. Bu zorlama alternatif finans olanakları ile vatandaşların borçlanmasına sebep olmaktadır.
Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali, gördüğümüz araç konvoyunda bulunan araçların ne zor şartlarda alındığı, kiminin belkide bazı fedakarlıklar yaparak araç kiraladığı gerçeği gözardı edilemez. Bu nedenle kullanılan siyasi dilin daha dikkatli kullanılması, ülke sorunlarınjn görmezden gelinmemesi gerekir.
Mutlu Bilge
25.06.2023 / İSTANBUL