Siyaset alanında uzun yıllar belirli bir görüşün savunuculuğunu yapan ve bir siyasi parti içerisinde yer alanlar, altlarındaki zemini kaybettiklerinde, kendi son kullanma tarihlerini uzatmak için tam tersi görüşteki bir partiye geçerler. Kimilerine göre bu davranış olağan karşılanabilir ve günün şartları böyle gerektirdi de diyebilirler.
Bizim ilgilendiğimiz konu da bu gibi siyasetçilerin parti değiştirmeleri değil, parti değiştirdikten sonra sergiledikleri olağandışı davranışlarıdır. Bu gibiler sürekli geçtikleri tarafa samimiyetlerini ispatlama çabası içerisindedirler. Bu çabalarından dolayı da hep bir kraldan çok kralcı olurlar. Kırk yıllık hatta ömrünü o partiye adamış partilileri dahi geride bırakacak bir performans sergilerler. Fakat tarih yine göstermiştir ki, bu gibilerin gittikleri partiler de de pek fazla haysiyetleri olmaz. Üzerilerindeki damga hiç silinmez. Sadece yanlarında tutmak ve bir süreliğine faydalanmak için bunlara tahammül edilir.
Bunlara siyasi tarihimizde pek çok örnek verilebilir. İşte bunlardan biri geçtiğimiz günlerde ülke gündemine düştü. MHP ve ANAP’ta siyaset yaptıktan sonra, aradaki partileri saymıyorum, CHP’ye geçen Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlil Bakanı Yaşar Okuyan’dan bahsediyorum. Siyasi ve ideolojik tutarlılığı olmayan bu zat, CHP’ye yaranma, çok daha iyi bir CHP’li olduğunu ispatlama istemiyle geçmişte ve hala görev yapan CHP’lileri gölgede bırakacak bir hamle yaptı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklemek ve bu adaylığın önündeki engelleri kaldırmak adına İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i açık açık tehdit etti. Meral Akşener’in Bakanlığı dönemiyle ilgili olarak elinde belgelerin bulunduğunu, sokağa çıkarmayacağını söyleyen Yaşar Okuyan vatan hainliği imasında da bulundu.
Bu olay ülkemizin siyasetçi profilini, yeri geldiğinde ne kadar bencil ve ahlaksız olabildiklerini göstermesi açısından önemlidir. Bakanlık dahi yapmış birinin bu kadar dip yapması utanç vericidir. Yaşar Okuyan’ın elimde belgeler var söylemi ile bir Genel Başkanı tehdit etmesi açık bir suçtur ve savcıların soruşturma açıp “Neymiş görelim bu elindeki belgeler?” diye sorması, savcılar sormazsa Meral Akşener’in kendisinden bir korkusu yoksa “Açıklamazsan namertsin” deyip suç duyurusunda bulunması gerekir.
Yine Yaşar Okuyan, gerçekten ima ettiği gibi Meral Akşener ile ilgili vatan hainliği derecesinde şeyler biliyor ve susuyorsa o halde Vatan’ın Al’i menfaatlerini düşünmeyip sustuğu için kendisi de bu suça ortaktır. Yok bir şey bilmiyor da Kemal Kılıçdaroğlu’na yaranmak için kafadan sallıyorsa yalancı ve iftiracıdır. Yalancılık ve iftiracılık da özellikle Bakanlık yapmış biri için vatan hainliği kadar ağır bir suçtur.
Nitekim Yaşar Okuyan’ın kraldan çok kralcı çıkışı CHP’de de itibar görmedi. Yaşar Okuyan gibilerin karşılaştıkları son bu olayda da vuku buldu. Yapılan bir cümlelik açıklama ile Yaşar Okuyan CHP’den kovuldu. O her ne kadar Nasrettin Hoca’nın eşekten düşme hikayesindeki gibi kovulmadım istifa ettim dese de kovuldu.
İyi de oldu. Yalancının, iftiracının haysiyetsiz sonuna iyi bit örnek teşkil etti. Ya adam gibi elinde bir belge varsa açıklayacaksın, ya da iftira atmayacaksın. İster misiniz Yaşar Okuyan bu hızla AK Parti’ye geçsin. Olur mu olur burası Türkiye.
Mutlu Bilge
26.02.2023 / İSTANBUL