İsveç’in NATO’ya üye olabilmesi için Türkiye’nin olurunu alması zorunlu bir prosedürken ve bu prosedürü aşmak için Türkiye’nin kendisinden beklentilerini karşılaması gerekirken, İsveç’in tam tersi bir tutum sergilediğini görüyoruz.
Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret içeren görseller yansıtılması ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği yakınlarında Kuran-ı Kerim yakılması ve üstelik bunların İsveç Polisinin koruması altında yapılması, akıllara İsveç NATO’ya girmek istiyorsa bu tutumuyla Türkiye engelini nasıl aşacak sorusunu getiriyor.
Dikkat ederseniz NATO müzakerelerinin başlaması ve üçlü mutabakatın imzalanmasının ardından İsveç taahhütlerini yerine getirmek konusunda son derece yavaş davranıyor. Bazılarını yerine getiriyormuş gibi yapıyor bazılarında da mevcut yasaları bahane göstererek adım atmıyor. Yani Türkiye’yi oyalamaya çalışıyor.
Temel soru neden oyalıyor? Çünkü Türkiye’de bir kaç ay sonra seçimlere gidileceğini biliyor ve bu seçimlerde en büyük engel olarak gördükleri Erdoğan’dan kurtulacaklarına ve yerine gelecek Altılı Masanın kendileriyle işbirliği yapacağına, terör şartı ileri sürmeden NATO’ya girmelerini engellemeyeceğine inanıyorlar. Yani Onlar da hiçbir programı olmayan tek programları Erdoğan’ı yıkmak olan Altılı Masa ile aynı stratejiyi benimsemişler.
Altılı Masa’nın İsveç’e engel olmayacağını nerden biliyorlar diye sorarsanız bunu anlamak çok zor değil. Altılı Masa, milli olmayan, yıkıcı söz ve eylemleriyle hem içerideki hainlere hem de dışarıdaki Türkiye karşıtlarına umut aşılıyor. Sırtını dışarıya dayamış, ayağını da masanın altındaki gizli ortakları HDP’ye basarak yükselmeye ve Erdoğan’ı yıkmaya çalışan bu Altı kafadar kendi halkına ümit vermek yerine dışarıya ümit vermeyi başarabilmiş.
The Economist Dergisinin küstahlığı karşısında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, sert bir dille kınama yapmak yerine, “sizin bu eylemleriniz Erdoğan’ın işine yarıyor.” diye kızıyor. Yani Akşener, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na hakaret edilmesini umursamıyor, umursadığı tek şey bu hakaretten elde edilen siyasi rant. Kaldı ki, Akşener, Türk Milleti’nin kendi Cumhurbaşkanı’na ve değerlerine hakaret edildiğinde kenetlendiğinin ve sırf bu yapılanlardan dolayı korumacı bir tutumla oylarını Erdoğan’a vereceğinin farkında. O halde neden kendisine de oy kaybettirecek böyle bir davranış sergiliyor? Cevabı çok basit, Yassıada Düzmece Mahkemesinin Başkanı Salim Başol’un Merhum Başbakan Adnan Menderes’e dediği gibi, “İYİ Parti’yi kurduran ve Meral Akşener’i başa getiren güçler öyle istiyor.”
Bugün geldiğimiz noktada önce Allah’ın sonra da milletin gücünün üstünde hiç bir güç yoktur. Bunun en son örneği, 15 Temmuz İhaneti’nde milletin seçtiğini uzanan ellerin kırılmasıyla görüldü. Bundan sonra da millet dış güçlere ve içerideki taşeronlarına asla geçit vermeyecektir. Demokratik ve adil bir seçime evet ancak demokrasi kisvesi altında her türlü oyunu sergileyerek iktidarı ele geçirmeye çalışanlara hayır.
Mutlu Bilge
22.01.2023/İSTANBUL