Ülkemizde İslam Dini’ne ve din adamlarına her fırsatta saldırmak ve itibarsızlaştırmak için hazır kıta bekleyen malum çevreler, bugünlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2017 yılında verdiği bir fetfayı bağlamından kopararak, sanki bugün verilmiş ve günümüzdeki ekonomik şartları meşrulaştırma amacı ile kullanılıyormuş algısını oluşturmak için Diyanet İşleri Başkanı’na saldırıyorlar.
İçinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik konjonktürde bu algıdan etkilenebilecek kesimler olabileceği göz önüne alınırsa, bunun son derece sinsi ve bir o kadar da korkunç bir oyun olduğunu söylememiz gerekir. Bu yazımda bahsedeceğim hususlar inanan, yani iman etmiş, kendisini müslüman olarak tanımlayanlara yönelik bir sesleniştir. İmanı olmayanlar ya da imanı varmış gibi görünen münafıklar kapsam dışıdır. Çünkü biliyoruz ki artık onların kalpleri ve gözleri mühürlendiği için ne yapsak boşunadır.
İnanan herkes bilir ki, insanın başına gelen iyilikler ve musibetler Allah’tandır. Bolluk ve darlığı veren de Allahtır. Allah dilediğinin rızkını arttırır dilediğinin rızkını azaltır ve her koşulda bütün bunlar birer imtihandır. Allah’ın her şeye gücünün yettiğine inanıyorsak, fiyatları belirleyen Allah’tır yönündeki fetfaya inanmamak Allah korusun imanımızdan eder. Alemi yarayan Allah fiyatları mı belirleyemeyecek?
Mesele bu fiyat belirleme nasıl oluyor ona kafa yormamız gerekir. Dünya üzerindeki her şey, siyasi, ekonomik, sosyal ve dini yaşam insanların birer imtihanıdır. İnsanlar tercihleri ile imtihan olurlar. İnsanların kendilerini yönetenleri seçmeleri ve bu yönetenlerin ekonomik politikaları ya konjonktürden kaynaklanan sebeplerle darlığa düşülmesi ve fiyatların yükselmesi tamamen Allah’ın bir takdiridir. Fiyatlar da bu takdire göre belirlenmiş olmuyor mu? Tersi durumda da fiyatların düşmesi yine aynı takdire bağlı bir düşmedir.
Her gün elimizi açıp dua ediyoruz, Allah’tan dünyalık mal ve mülk istiyoruz. Bize ev ve araba verdiğine inandığımız Allah’ın verdiklerinin fiyatını takdir etmediğine inanmamak olur mu? Piyasa mekanizması dediğimiz yani fiyatların arz ve talebe göre belirlendiği ortamı dini referans alarak yorumladığımızda bu arz ve talebi oluşturanlar Allah’ın insanları sınadığı imtihan dairesinde hareket etmelerinin bir sonucudur.
Ekonomik koşullar, dönemlere göre ve içinde bulunulan coğrafyaya göre farklılık gösterir. İslamiyet dogmaları olan ve bu dogmalarla her şeyi bulunduğu çağda donduran bir din değildir. İslam kolaylık dinidir. Meşru çerçevede insanın yaşantısına etki eden faktörleri bulunduğu koşullara göre meşru ya da gayrimeşru kılar.
Hz. Muhammed (Sav) dönemindeki Medine şehir devletinin içinde bulunduğu koşullarda Peygamberimizin fiyatların belirlenmesine karışmaması yani müdahale etmemesi doğru bir tercihken günümüzün modern ulus devletlerinde ve ulusal ekonomilerin birbirine eklemlendiği küresel dünyada fiyatlara müdahale doğru bir davranış olabilir.
Fiyatların Allah tarafından belirlendiği fetvasına karşı çıkanlar, üniversitelerde okutulan ekonomi kitaplarında, Adam Smith’in fiyatların görünmeyen bir el tarafından belirlendiği ilkesine yürekten bağlıdırlar. Pekala Adam Smith de görünmeyen el teorisi ile Allah’ı kast etmiş olamaz mı? Adam Smith açıkça fiyatlar Allah tarafından belirleniyor diye yazmış olsaydı emin olun bunların hepsi iman ederlerdi. Ama müslüman bir din adamı söylerse şiddetle karşı çıkarlar.
İşte aslında tüm mesele de bu dine ve din adamlarına karşı takınılan tavırda yatmaktadır. Bu yüzylı aşan saplantılı bir zihniyettir ve ne bugün ne de yarın değişecektir. Ancak emin olun ister değişsinler ister değişmesinler korktukları İslam nurunu tamamlayacaktır.
Mutlu Bilge
29.07.2022 / BOLU