Son günlerde katıldığım sohbetlerde ve sağda solda tanık olduğum konuşmalarda Türkiye aleyhine konuşmak adeta moda olmuş. Türkiye lehine konuşana büyük bir günah işlemiş gibi bakıyorlar.

Daha yirmisinden yeni gün almış bir genç, ülkede karamsarlık havası estiren abilerinin, ablalarının ya da amcalarının rüzgarından etkilenmiş olmalı ki, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları olmadığından, ekonomik sorunlardan dem vuruyor ve çözüm olarak yurt dışına gitmeyi öneriyor.

Demokrasi ve insan haklarından şikayet eden bu gence, “Sen doğmadan çok değil üç sene önce bu ülkede demokrasi şimdikinden iyi miydi, başörtülü öğrencilerin üniversite kapılarından geri çevrildiğinden haberin var mı, gazetecilere Genel Kurmay Karargahında ayar verildiğini ve yarın ki gazetelere atacakları başlıkların dikte edildiğini biliyor musun?” diye soruyorum, haberim yok diye cevap veriyor. “Hiç yurt dışına çıktın mı?” diye soruyorum, “Çıkmadım” diyor.

O zaman ben de kendisine “Ah be güzel kardeşim, bak üniversitedesin, sen bari kahvehanedeki sohbet tarzı eleştiri yapma. Senin demokrasi ve insan hakları konusunda ahkam kesebilmen için önce Türk Siyasi Hayatını em azından 1923’ten günümüze iyi bir oku, öğren, karşılaştırmalar yap. Bununla da yetinme, gitmek istediğin ülkelerin de siyasi tarihini öğren demokrasi ve insan hakları karnelerine bir bak.” sonra ne istersen yine konuş diyorum ve ekliyorum, “Eğer ülkede demokrasi yoksa otoriter bir rejim varsa sen böyle aklına eseni konuşabilir misin?”

Elbette demokrasi ve insan hakları konusunda uygulamadan kaynaklanan eksiklerimiz vardır. Ekonomik durum son günlerde olabildiğince kötü görünüyor. Bu durum şikayetlerimizi mutlaka arttırıyor. Ancak ortada gözardı edemeyeceğimiz bir gerçek var; bu tip şikayet edenlerin önemli bir kısmı tek kaynaktan yani sürekli kendilerine pompalanan Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığından besleniyor. Bu kesim, hükümet karşıtlığı ile Türkiye aleyhtarlığını adeta bir tutuyor. 

Türkiye bugüne kadar pek çok ekonomik ve siyasi krizin üstesinden geldi.  Tükendi derken adeta küllerinden yeniden doğdu. Bugünleri de mutlaka atlatacaktır. Bugünler, ortalığa yayılan sürekli karamsarlık havası ile atlatılmaz. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun dediği gibi, kötümserlikte bir fayda yoktur. Kötümserlik havası yayarak gözünü yurtdışına dikenler, Tanzimat’tan bu yana hala üzerlerinden atamadıkları Batı hayranlığı ve kendisini ezik hissettikleri ruh halleridir. 

Oysa biz bütün eksiklerine rağmen Türk demokrasisine güveniyoruz. Eksikleri kaçarak değil mücadele ederek tamamlayacağımıza inanıyoruz. Binlerce yıllık şanlı Türk tarihinin bize verdiği özgüvenle Türklüğümüzü hiç bir milletin vatandaşlığına ve ayrıcalıklarına değişmeyiz. Vatanın en köhne köşesi bile bizim için Avrupa’nın şatafatlı başkentlerinden değerlidir.  Biz daima buradayız. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Ne mutlu Türk’üm diyene.”

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1