Büyükelçiler Krizi’nin, krizi yaratanların geri adım atmasıyla şimdilik çözülmesi karşısında memnuniyetsiz bazı kesimler, istediklerini elde edememenin derin hüznü içerisinde topluma hem bir korku hem de aslında bu bir geri adım değil, özür dilemediler şeklinde mesnetsiz bilgiler aşılamaya çalışıyorlar. Aslında bu gibilerin İstanbul’un işgal yıllarında düşmanlara hizmet eden işbirlikçilerden hiçbir farkları yok.

O işbirlikçiler de, Anadolu’daki direniş hareketini sonu olmayan bir yol, düşmanları daha da kızdıracak, elimizde kalan son toprak parçasını da kaybedeceğiz, tek yol İngilizler’in merhametine teslim olmak şeklinde sözlerle zehir saçıyorlardı. Bugünün işbirlikçileri ise ellerini havaya kaldırmışlar dua ediyorlar, inşallah elçiler sınır dışı edilmez, eğer edilirlerse yanarız, biteriz, halimiz duman olur şeklinde zehir saçıyorlar. Bağımsız yaşamadıktan sonra toprak olsa ne olmasa ne, döviz kurları yükselse ne yükselmese ne diye düşünmüyorlar. İnsan haysiyeti, milli onur, bağımsız yaşamak bunların umurunda değil. Varsa yoksa aman şu hükümet bir devrilsin, aman bizim ekonomik düzenimiz bozulmasın, gerisi ne olursa olsun. 

Hükümetler gelip geçicidir ancak devlet bakidir ve baki kalmalıdır. Tarih iktidar hırsıyla vatanını kaybeden toplumların acı hikayeleriyle dolu. O halde nedir bu korku? Tanzimat Aydınları gibi nedir bu kendine güvensizlik, kendi milletini hakir görme? Bu millet yokluklar içerisinde yedi düvele baş kaldırıp bağımsızlık mücadelesi vermişken şimdi mi teslim olacak?

Türkiye büyükelçileri sınır dışı etseydi, belki ekonomik bir savaş olurdu. Ancak bu savaştan sadece Türkiye zarar görmez bu savaşı başlatanlar da zarar görürdü. Günümüzün karşılıklı bağımlılık ilişkileri içerisinde hiç bir devlet öyle kolay kolay ne sıcak ne de soğuk bir savaşı göze alamaz. Özellikle dünyanın küresel bir salgın ortamında ekonomik daralma yaşadığı bir dönemde yaptırım mekanizmaları iyi bir seçenek olmayacaktır. Eğer bu gerçekten iyi bir seçenek olsaydı zaten çoktan uygulamaya koyarlardı. Böyle bir durumda dünya dengelerinin çok kutupluluktan yana kaydığı, ABD’nin süpergüç olmaktan çıktığı algısının kuvvet kazandığı bir konjonktürde Türkiye gbi denge unsuru bir stratejik konuma sahip kadim bir devleti hedef almak çok akılcı bie seçenek değildir. Akılcı bir seçenek olsa büyükelçilerin geri adımı gerçekleşmezdi.

O halde bu yersiz ve mesnetsiz korkuları yayanlara itibar etmeyelim. Referansımızı şanlı tarihimizden alalım ve geleceğe güvenle bakalım ve Türk önde Türk ileri diyelim.

Mutlu Bilge
27.10.2021 / İSTANBUL

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1